Brugge, zamanda asılı kalmış bir masal diyarını andırıyor. Orta Çağ’dan miras kalan nostaljik sokakları, tarihin izini taşıyan görkemli binaları ve suya yansıyan romantik manzaraları ile bu destinasyon her köşesinde ayrı bir güzellik saklıyor. Belçika’nın kuzeybatısında, Batı Flandre bölgesinde yer alan Brugge, Avrupa’nın en iyi korunmuş Orta Çağ şehirlerinden biri.
UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu destinasyon, gotik mimarisi, ünlü çikolataları ve eşsiz yemek kültürü ile tam anlamıyla bir keşif noktası. Şehrin kanallarında yapacağınız bir tekne turu veya tarihi meydanlarında geçireceğiniz birkaç saat, sizin için unutulmaz bir seyahatin kapılarını aralayacak.
Brugge Gezilecek Yerler

Brugge, her köşesinde keşfedilmeyi bekleyen sürprizlerle dolu. Taş döşeli dar sokaklarında yürüyüş yapmak, konuklarını Orta Çağ’ın mistik atmosferine götürürken şehrin büyülü ruhunu hissetme olanağı sağlıyor. Kanallarda yapılan tekne turları, Brugge’ün romantik manzaralarını farklı bir perspektiften görmek için harika bir deneyim sunuyor.
Tarihi dokunun içinde kaybolurken, rengarenk vitrinleriyle el yapımı çikolatalar sunan butik dükkanları keşfedebilir, şehrin zarif detaylarına hayran kalabilirsiniz. Şehirde bisiklet kiralayarak doğayla iç içe huzurlu bir gün geçirebilir, günün sonunda yerel lezzetlerin tadına bakarak Belçika mutfağını keşfedebilirsiniz.
1. Choco-Story

Çikolata Brugge ile birlikte anılan bir konu ve Choco-Story Müzesi de ziyaretçilerine bu lezzet ile ilgili çok detaylı bilgiler veriyor. Kakao bitkisinin nasıl böyle bir lezzete dönüştüğünün en ince detaylarına kadar anlatıldığı müzede tabii ki tadım da yapılıyor. Kakaonun Amerika’da bulunmasından Avrupa’da bu kadar popüler oluşuna kadar tüm tarihi süreç gözler önüne seriliyor. Çikolata yapım sanatı da sergileniyor ve canlı olarak izlediğiniz bu gösterilerin en güzel tarafı tabii ki arada bir tatlarına bakıyor olmak. Aile olarak rahatlıkla gidilebilecek bu mekan özellikle çocuklar tarafından çok seviliyor.
2. Groeninge Museum
Sanatseverler bu müzedeki Flaman başyapıtlarına tam anlamıyla aşık olacaklar. Koleksiyonlar arasında Jan van Eyck’in son dönemlerinde bu şehirde yaptığı çalışmalar yer alıyor. Detaycılığı ve olağanüstü gerçekçiliği ile yaptığı Madonna ve Çocuk resmi, yağlı boya ile yapılan resimler arasında bir devrim niteliğinde. Belçika’nın modern sanatçılarının eserleri de yer alıyor ve bunların arasında Paul Delvaux’un “Serenity” isimli eseri de bulunuyor. Diğer sanatçılar arasında Hieronymus Bosch, Hugo Van Der Goes ve Hans Memling gibi isimler yer alıyor.
3. Minnewater Parkı

Brugge’un kanalları hafif akıntıları ile meşhur ve şehrin huzurunun suya yansımasını görebileceğiniz en güzel ve huzurlu yer kesinlikle Minnewater’dan başka bir yer olamaz. Aşk gölü olarak da bilinen geniş bir kanala sahip olan şehrin ismi Minna adlı bir kızın görücü usulü evlendirilmekten kaçarken hayatını kaybetmesinden geliyor. Yerel inanışa göre bu köprüden birlikte geçen çiftler bir ömür boyu mutlu oluyor.
4. Onze Lieve Vrouwekerk
Brugge’daki en yüksek ve görsel olarak en çarpıcı yapı. Meryem Ana Kilisesi tam bir Ortaçağ yapısı ve sivri tepesiyle şehre tepeden bakıyor. Onze Lieve Vrouwkerk’in en bilinen özelliği beyaz mermer ile yapılmış olan “Madonna and Child” heykeli. Bu heykel ünlü sanatçı Michelangelo’nun İtalya’yı terk ettiği dönemde yaptığı tek eser. Muhteşem heykel şapelin güney kısmında bir sunakta yer alıyor. Kilisenin yarım kubbe olan bölümünde ise Cesur Charles ve Burgundyli Mary’nin ebedi istirahat yeri bulunuyor.
5. Ten Wijngaerde

1245 yılında kurulan “Princely Beguinage Ten Wijngaerde” halk tarafından Begijnhof olarak biliniyor ve Brugge’da kalan son Beguine rahibe evi. Bu rahibelerin diğerlerinden farkı dünyaya küsmeden ve herhangi bir yemin etmeden rahibelik görevlerini yerine getiriyor olmaları. Günümüzde Ten Wijngaerde ziyaretçilere açık ve oldukça da ilgi çekiyor. İçerisinde bulunan küçük bir müzede dünyadaki işleri bırakıp kendilerini rahibe olmaya adayan kadınların nasıl bir hayat sürdükleri ile ilgili çok ilginç bilgiler veriliyor.
6. De Halve Maan Bira Fabrikası

45 dakikalık De Halve maan müzesi turu sonunda ziyaretçiler dünyanın en iyi bira yapan ülkesinin nasıl teknikler kullandığını öğreniyorlar. Ülkenin 180 fabrikası arasında Half Moon en eski olanı. 1856 yılından günümüze kadar tam 6 kuşak bu aile geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Küçük bir giriş ücreti bulunuyor ve buna istediğiniz bir bira da dâhil. Ziyaretçiler fabrikanın bar ya da restoranında merak ettiği tüm biraların tadına da bakabilir.
7. Kutsal Kan Bazilikası
Bu 12. yüzyıla ait Bazilikanın en büyük özelliği bir parça kumaşa bulaşmış olan kanın İsa’nın kanı olduğuna inanılması. Rivayete göre bu kutsal eşya Kudüs’teki ikinci haçlı seferi sırasında ele geçirildi. Küçük kristal bir şişe içinde bulunan parça her Cuma günü ziyaretçilere açılıyor. Bu serginin yapıldığı şapel ise tasarımı ve atmosferi ile Romanesk mimari tarzının en müthiş örneklerinden birini yansıtıyor.
8. Belfry Çan Kulesi (Belfry of Bruges)
Ortaçağa ait bu çan kulesinin geçmişi 1240 yılına, Brugge’ün kumaş endüstrisindeki en büyük isimlerden biri olduğu dönemlere dayanıyor. Çıkan bir yangından sonra yok oldu ancak 40 yıl sonra tekrar yapıldı. Yüzyıllar içinde sürekli olarak çıkan yangınlara rağmen günümüze kadar gelmeyi başardı. 366 basamak sonunda tepesine çıktığınızda muhteşem bir manzara sizleri bekliyor olacak.
9. Markt of Bruges

Avrupa’nın çok az yerinde meydanlar Brugge’da olduğu gibi muhteşem kafe, dükkân ve mimari sanat eserleriyle dolu. 958 yılından beri bu meydan şehrin hem ana alışveriş hem de iş merkezi olmuş durumda. Günümüzdeki binaların büyük bir kısmı 19. Yüzyıla ait olsa da 13. Yüzyıla ait olan çan kulesi halen eski işlevini görmeye devam ediyor. Kuzey ve doğu bölgesini sıralayan evlerin hemen hepsi geleneksel yapıların yeniden yapılandırılmasıyla bu halini aldı. Meydandan fayton seferleri de yarım saatlik turlar şeklinde düzenleniyor.
10. Brugge’un Kanalları

Su kanallarının muhteşem güzelliğinden dolayı Brugge için genellikle “Kuzeyin Venediği” deniliyor. Orta çağlarda Reie nehrini şehrin içinden geçen kanallara dönüştüren insanlar bu sayede tüccarların ürünlerini pazara çok daha kolay bir şekilde getirmesini sağlamıştı. Günümüzde bu kanallarda botlarla yapılan gezilerle şehrin en güzel yerlerini en güzel açıyla görebiliyorsunuz. Kanallar arasında en güzeli ve en romantik olanı tartışmasız Groenerei (Yeşil Kanal). Peerdebrug köprüsü üzerinden de harika bir görüntüye sahip olan bu kanal yemyeşil ağaçların, 17. yüzyıla ait konakların ve yaşlı bakım evlerinin arasından geçiyor ve en yukarda duran katedralin kulesinin gölgesinde yavaş ve huzurlu bir şekilde akıyor.
11. Damme Kasabası

Brugge’den sadece birkaç kilometre uzaklıkta konumlanan bu şirin kasaba, bisikletle veya tekneyle ulaşılabilen huzurlu bir kaçış noktası. Tarihi taş evleri, çiçeklerle süslenmiş dar sokakları ve geleneksel Felemenk mimarisiyle Damme, adeta zamanın durduğu bir mekan. Kasabanın küçük ama etkileyici kitapçıları, sanat galerileri ve yerel kafeleri, hem kültürel hem de gastronomik keşiflerin kapılarını aralıyor. Doğanın içinde bisiklet sürmek, nehir kıyısında yürüyüş yapmak ya da sakin bir parkta kitap okumak için Damme Kasabası mükemmel bir adres.
12. Loppem Şatosu
Brugge’ün biraz dışında, yemyeşil ağaçlarla çevrili büyüleyici bir şato keşfinizi bekliyor. 19. yüzyıldan kalma bu etkileyici yapı, gotik detaylarla bezeli mimarisi, yüksek tavanları ve zamana meydan okuyan iç dekorasyonuyla ziyaretçilerini adeta geçmişe götürüyor. Ancak Loppem Şatosu’nu özel kılan yalnızca ihtişamlı mimarisi değil; şatonun geniş bahçesinde yer alan tarihi labirent, keşfetmeyi sevenler için benzersiz bir deneyim vadediyor.
13. Zeebrugge Sahili
Brugge’ün denize açılan kapısı olan Zeebrugge, uçsuz bucaksız kumsalları, ferahlatıcı deniz havası ve muhteşem gün batımlarıyla şehre bambaşka bir güzellik katıyor.Belçika’nın en büyük limanlarından birine ev sahipliği yapan bu sahil kasabası, hem sakin bir kaçış noktası hem de taze deniz ürünleriyle ünlü bir gastronomi merkezi. Şehir merkezinden kısa bir tren yolculuğuyla ulaşılabilen Zeebrugge, özellikle yaz aylarında hareketli plajları ve sahil boyunca sıralanan şirin balık restoranlarıyla keyifli bir keşif olanağı sunuyor.
Brugge’de Denemeniz Gereken Lezzetler

Brugge, sadece tarihi dokusuyla değil, eşsiz lezzetleriyle de hafızalara kazınan destinasyonlar arasında yer alıyor. Bu lezzet dolu şehirde ilk lezzet durağınız, incecik çıtır dokusuyla ünlü Belçika waffle’ları olmalı. Belçika waffle’larının üzerini çikolata, taze meyveler ve krema ile süsleyerek damak zevkinize göre kişiselleştirebilirsiniz. Şehrin her köşesini saran kakao kokusuna kapılıp bir çikolatacıya uğramadan dönmek de olmaz. Bu şehirdeki el yapımı pralinler adeta sanat eserini andırıyor. Brugge’de tadılması gereken bir diğer lezzet ise, özel mayalama teknikleriyle üretilen Belçika biraları ve tabii ki, altın sarısı çıtır patatesler…
Brugge’e Nasıl Gidilir?

Brugge’a Türkiye’den doğrudan uçuş bulunmuyor. Şehre en kolay ulaşım seçeneği Brüksel üzerinden gitmek. Brüksel’e, İstanbul ve Ankara’dan düzenli uçak seferleri yapılıyor. Diğer şehirlerden de dönemsel uçuşlar gerçekleştiriliyor. Alternatif olarak Rotterdam’a uçup oradan Brugge kentine trenle geçmek de mümkün. Brüksel-Brugge arası 110 kilometre. Demiryolu ve kara yolu ile de ulaşım mümkün.
Avrupa’nın büyülü şehirlerinden biri olan Brugge, zamanda yolculuk hissi yaşamak isteyenler için ideal bir gezi rotası. Arnavut kaldırımlı sokaklarında dolaşıp bol bol fotoğraf çekmeli, parklarında yürüyüş yapmalı. Brugge’a seyahat planı yapabilmek için ilk iş olarak Brüksel uçak bileti almak gerekiyor. Orta Çağ’dan kalan, bozulmamış şehir yapısıyla Brugge, tüm ziyaretçilerini etkiliyor.
NOT: Belçika vizesi hakkında detaylı bilgilere de Turna.com üzerinden ulaşabilirsiniz.

