Belçika’nın başkenti Brüksel, hem coğrafi hem de politik açıdan Avrupa’nın tam kalbinde yer alıyor. Tarihe meydan okuyan taş sokakları, gotik mimarisi, dik çatılı şirin evleri ve romantik kanallarıyla sürprizlerle dolu bu şehir, ünlü çikolataları ve waffle’larıyla da ziyaretçilerini cezbediyor. Avrupa Birliği’nin önemli toplantılarına ev sahipliği yapan bu dinamik başkent, sadece bir politik merkez değil, aynı zamanda kültürel ve sanatsal bir buluşma noktası. Brüksel, her köşesinde geçmişin izlerini taşırken, modern yaşamla harmanlanan büyüleyici bir deneyim sunuyor. Bu özel destinasyonu daha yakından tanımaya hazırsanız, Brüksel’in en özel rotalarına odaklanan ön keşfimiz başlıyor.

Tarihi yapıları, etkileyici heykelleri ve zengin müzeleriyle Brüksel, keşfedilmeyi bekleyen bir kültür hazinesi. Canlı festivalleri ve enerjik atmosferiyle her yıl milyonlarca ziyaretçiyi büyüleyen bu eşsiz şehirde, mutlaka görmeniz gereken 15 rota yazının devamında keşfinizi bekliyor.

Bruksel-Ucak-Bileti

Şehrin simgesi rolünü üstlenen ve devasa bir büyüklüğe sahip olan Grande Palace, on yedinci yüzyıla ait barok tarzı dış mimarisine sahip dünyanın en güzel meydanlarından. Belçika kraliyet ailesinin resmi yaşam yeri olan Brüksel Sarayı’nın da bulunduğu meydanın çevresindeki sokaklara yiyecek içecek isimleri verilmiş. Gece gündüz bitmeyen bir kalabalığa sahip olan bu meydanda birbirinden güzel kafe ve restoranlar yer alıyor.

Brüksel’in en ünlü simgesi olan, 61 santimetre boyunda bronzdan yapılmış işeyen çocuk heykeli Manneken Pis, aslında bir çeşme. Brüksel’e gelen tüm ziyaretçilerin önünde fotoğraf çektirdiği heykelin birçok hikayesi var. En çok anlatılageleni ise, bir Brüksel sakininin kaybettiği oğlunu tam bu noktada bulması üzerine, bu heykeli yaptırmış olduğu. Ünlü heykelin, dünyanın dört bir yanından gelen ziyaretçilerin getirdiği kıyafetlerle dolu bir elbise dolabı da bulunuyor. Bu elbiseler, bazı özel zamanlarda heykele giydirilebiliyor.

Mobil Uygulama

İçerisinde birçok farklı müzeyi barındıran Kraliyet Güzel Sanatlar Müzeleri, bir müzeler topluluğu olarak Brüksel’in ziyaret edilmesi gereken yerlerinin başında geliyor. On dokuzuncu yüzyıldan günümüze kadar olan eserlerin yer aldığı müzede, Otto’nun Adaleti, Yas, İkaros’un Düşüşü, Aziz Livinus’un Şehit Olması, Burgonyalı Antony’in Portresi ve Aziz Sebastianus’un Şehit Olması gibi önemli eserler sergileniyor.

Çelikten yapılmış bir demir kristali hücresinin 165 milyar kat büyütülmüş hali olan Atomium, Brüksel’in son yıllardaki simgesi. 1958’de Dünya Fuarı için inşa edilen yapı demir kristali 18 metre çapında 9 bölümden oluşuyor. Atomium’un üst katına çıkıp kenti panoramik olarak izleyebilirsiniz.

Beşinci yüzyılda yapılan ve renkli camlara sahip muhteşem bir Gotik yapı olan St. Michel et Ste-Gudule Katedrali Brüksel’in en ünlü dini yapılarından. Halen kraliyet düğünlerinde kullanılan katedral, içerisinde değerli eşyaların görülebileceği küçük bir müzeye de sahip.

13. yüzyılda yapılan Brüksel Belediye Binası, şehrin mimarisi ile etkisi altına alan yapıları arasında yer alıyor. Özellikle 96 metre uzunluğundaki kulesi oldukça dikkat çeken bina, kraliyet ailesi mensupları tarafından bazı özel günler (düğün, nikah vs.) için kullanılabiliyor.

Avrupa’nın en ünlü minyatür parkları arasında yer alan Mini Europe‘da yaklaşık 350 farklı minyatür yapı sergileniyor. Avrupa’nın en önemli yapılarından esinlenerek oluşturulan bu renkli park, şehre gelen turistlerin uğrak adresleri arasında bulunuyor.

Avrupa Birliği’nin kalbine adım atmaya hazır olun! Parlamentarium, ziyaretçilerini Avrupa Parlamentosu’nun işleyişini ve kıta tarihindeki dönüm noktalarını keşfetmeye davet ediyor. Etkileşimli sergiler, multimedya sunumlar ve farklı dillerde rehberlerle bu deneyim, hem eğitici hem de ilham verici bir yolculuk sunuyor. Tarihi bir binada yer alan bu modern mekan, politikaya ilgi duyan herkes için kaçırılmaması gereken bir durak.

Brüksel, sadece çikolatanın başkenti değil, aynı zamanda çikolatanın sanatla buluştuğu yer. Belçika Çikolata Müzesi ise çikolatanın kakao tarlasından sofralara kadar uzanan büyüleyici yolculuğunu keşfetmek için birebir. Müzede, çikolata yapım süreçlerini öğrenebilir, ustaların hünerlerini canlı izleyebilir ve birbirinden lezzetli Belçika çikolatalarının tadına varabilirsiniz.

Brüksel’in en büyük ve ünlü yeşil alanlarından biri olarak dikkat çeken Cinquantenaire Parkı, doğa ile tarihin iç içe geçtiği bir gezi rotası. Muhteşem kemerleri ve tarihi yapılarıyla büyüleyici bir manzara sunan bu park, yürüyüş yapmak ya da piknik keyfi için de ideal. Ayrıca, parkın içerisinde yer alan müzelerle kültürel bir yolculuğa çıkabilir, sanat ve tarihle dolu bir gün geçirebilirsiniz.

Avrupa’nın en eski alışveriş galerilerinden biri olan Galeries Royales Saint-Hubert, Brüksel’in zarif ruhunu keşfetmek isteyenler için ideal özellik taşıyor. Lüks butikler, el yapımı çikolata dükkanları ve şık kafelerle dolu bu nostaljik pasaj, hem alışveriş hem de keyifli bir yürüyüş için keyifli bir ortam sunuyor. 1847’de açılan bu tarihi mekan, göz kamaştıran cam tavanıyla da büyüleyici bir atmosfer yaratıyor.

Dünya çapında büyük bir üne sahip olan Müzik Enstrümanları Müzesi, yaklaşık 8.000 enstrümandan oluşan geniş koleksiyonuyla tarih boyunca kullanılan çeşitli müzik aletlerini bir araya getiriyor. Müzenin interaktif bölümleri sayesinde, enstrümanların seslerini dinleyebilir ve müzik tarihine tanıklık edebilirsiniz. Art Nouveau tarzındaki büyüleyici binasıyla da dikkat çeken bu müzede keyifli saatler geçirebilirsiniz.

Bruksel-Grand-Palas

Brüksel, çizgi roman tutkunları için tam bir hazine niteliği taşıyor. Belçika Çizgi Roman Müzesi, Tintin’den Şirinler’e kadar dünyaca ünlü karakterlerin doğuş hikayelerini keşfetme olanağı tanıyor. Müze, çizgi roman sanatının gelişimini ve yaratıcı sürecini gözler önüne seriyor. Böylece hem yetişkinler hem de çocuklar için eğlenceli bir deneyimin kapılarını aralıyor.

Brüksel’in egzotik köşelerinden biri olarak ön plana çıkan Uzak Doğu Müzesi, Asya kültürünün ihtişamını şehrin merkezine taşıyor. Japon ve Çin tapınaklarını andıran etkileyici mimarisiyle dikkat çeken müze, hem dış hem de iç tasarımıyla büyülüyor. Koleksiyonunda Çin porselenleri, Japon sanat eserleri ve Asya kültürüne dair eşsiz objeler yer alıyor. Bu farklı atmosferde ve Avrupa’nın tam kalbinde Asya’nın sanat ve tarihine uzanan keyifli bir yolculuğa çıkabilirsiniz.

Brüksel’in tarihi kiliseleri arasında özel bir yere sahip olan Sablon Meryem Ana Kilisesi, gotik mimarisi ve zarif detaylarıyla oldukça büyüleyici bir yapı. 15. yüzyılda inşa edildiği bilinen bu kilise, renkli vitrayları, barok heykelleri ve huzur dolu atmosferiyle konuklarını adeta zamanda bir yolculuğa çıkarıyor.

Brüksel, gastronomik keşifler için tam bir cennet niteliği taşıyor. Şehrin sokaklarında dolaşırken, mutlaka deneyimlemeniz gereken tatlar arasında ünlü Brüksel waffle’ları ilk sırada yer alıyor. İnce ve çıtır dokusuyla, üzerine eklenen pudra şekeri, çikolata ya da meyvelerle Belçika waffle’ları tam bir sanat eserine dönüşüyor. Bir diğer olmazsa olmaz tat ise karides kroketler. Tatlı severler için ise Belçika çikolataları vazgeçilmez. Eğer daha doyurucu bir şeyler arıyorsanız, stoemp (sebzeli patates püresi) tam size göre.

İstanbul-Brüksel arasında, yaklaşık üç buçuk saatlik direkt uçuş seferleri bulunuyor. Brüksel Havaalanından kente taksi, tren veya ile ulaşım mümkün. Brüksel Charleroi Havaalanı’ndan taksiyle veya yarım saatte bir hareket eden shuttle servisleriyle kent merkezine ulaşabilirsiniz.

Bu canlı ve hareketli şehre yaptığınız seyahat planını gerçeğe dönüştürmek istiyorsanız, Brüksel uçak bileti fırsatlarına göz atarak, unutulmaz zamanlar geçirebilirsiniz.

Otel Rezervasyonu

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here