Çekya (Çek Cumhuriyeti), geleneksel Avrupa turunu tamamlamak isteyen birçok gezgin için gözde destinasyonlar arasında yer alıyor. Bu rota, özellikle geleneksel mimariyi sevenler için inanılmaz bir yer çünkü bu küçük kara ülkesine dünya savaşları sırasında çoğunlukla el değmedi ve farklı mimarilerden etkilenen birçok farklı ulusa ev sahipliği yaptı. Fiyatlar en iyi kaliteyi isteyenler için uygun, kültürü otantik ve turist talepleri nedeniyle henüz bozulmamış. Sonuç, “Gerçek Avrupa” masal dünyasına giden büyüleyici bir adım.

Çekya’da Görmeniz Gereken 18 Yer

Orta Avrupa’nın en sevilen turizm destinasyonları arasında bulunan Çekya; etkileyici mimari dokusu, göz kamaştıran doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve kültürel zenginlikleriyle hayranlık uyandırıyor. Ülkeye gelen turistlerin uğrak mekânlarından olan başkent Pragi Pizen, Brno, Ostrava gibi pek çok önemli şehre ev sahipliği yapan Çekya, büyüleyici atmosferi ve enfes manzaralarının yanı sıra ülkeye renk katan sokak sanatçılarıyla da oldukça popüler. İşte masal diyarlarını andıran bu harika ülkede görmeniz gereken yerlerden bazıları.

Bu batı Bohem şehri, Çek Cumhuriyeti’ndeki dördüncü büyük kent ve dünya çapında Pilsner birasının evi olarak bilinir. Harika mimari arayanlar için St Bartholemew Katedrali, Büyük Sinagog ve Rönesans tarzı Belediye Sarayı mutlaka görülmelidir. Şehir, canlı bir ekonomik merkez, Pilsner Urquell gibi bira fabrikalarının ve Batı Bohemya’nın ilk hukuk üniversitesinin evidir.

Bu jeolojik yapı Çek Cumhuriyeti’nin doğal olarak korunan bir bölgesinde, Brno’nun hemen kuzeyinde yer alır. Bölge, yer altı mağarası tavanlarından birinin çökmesi sırasında oluşan 138 metrelik derinlikteki Macocha Abyss gibi önemli bölümleri içeriyor. Moravian Karst, mağaraların yanı sıra işaretlenmiş bisiklet parkurları ve keşfedilecek yürüyüş yolları da içeriyor.

Mobil Uygulama

Bir zamanlar Bohemia ve Moravia arasındaki sınırdaki bu doğu kasabası, Tristenice Yolu adı verilen önemli ticaret yolunda bulunuyordu. On altıncı yüzyılın sonlarında, kasabadaki en önemli yapı, bir rönesans tarzı kaledir. Bu saray, dikkat çeken klasik müzik bestecisi Bedrich Smetana’nın doğum yeridir. Kasabadaki bir diğer önemli nokta, sanatsever Josef Portmon’un eski evi olan Portmoneum’dur.

Olomouc, imparatorluk döneminde aslen bir Roma kalesi olarak yaratılmıştır. Adı Roma isminin bozuk bir versiyonu olan Julius Dağı’dır. Kasaba son binyılın neredeyse her yüzyılı boyunca önemli kabul edildiğinden, burada görülecek çok şey var. Olomouc Kalesi, on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır ve içinde güzel Saint Wencelas Katedrali bulunmaktadır. Kasaba, ilerici mimari stillerden bir düzineden fazla güzel dini yapı, gurur kaynağı olan altı barok çeşme, dikkat çekici bir sanat müzesi ve muhteşem astronomik saat ile kesinlikle keşfe değer.

Güney Moravia bölgesindeki bu şehir, Bohemya, Moravya ve Avusturya arasındaki ticareti kolaylaştırmak için 14. yüzyılda bir liman kenti olarak kuruldu. Kasabanın tarihi merkezi, paskalya yumurta renkli sokakları ve pitoresk bir yer haline getiren Rönesans mimarisi ile dikkat çekiyor. Yerel Gotik saray, 17. yüzyılda Rönesans tarzında yeniden tasarlandı. Kutsal Rahibe Kilisesi ve yerel Cizvit Kilisesi gibi güzel kiliseler, fotoğrafçılar, mimari ve tarih tutkunları için vazgeçilmez.

Bu 14. Yüzyıl Gotik Kalesi, Kutsal Roma İmparatoru IV Charles’ın eviydi. Prag’dan yaklaşık 30 km uzaklıkta konummlanıyor ve şehirde kalan turistler için güzel bir günübirlik gezi olanağı sunuyor. Kale, bir savaş kalesi, hazine için bir depo ve kraliyet evi olarak farklı noktalarda hizmet ediyor.

Binanın her biri farklı önem düzeylerine sahip üç sıra teras seviyesi ile dizayn edilmiş. En düşükten en yükseğe, bölümlere İmparatorluk Sarayı, Marian Kulesi ve Büyük Kule deniyor. Şövalyeler ve imparator, İmparatorluk Sarayı’nda yaşıyordu, Marian Kulesi İmparatoriçe’ye aitti ve Büyük Kule Tanrı için bırakılmıştı ve içinde bir şapel vardı.

Bu kaplıca bahçesinin sindirim zorluklarından beyin tümörlerine kadar her şeyi temizleyebilen şifalı sulara sahip olduğuna yüzlerce yıldır inanılıyor. Birçok kaplıca bölgesi gibi, sular geniş bir kaplıca bölgesine dönüştürülmüş. Kaplıcalar soyluların yeri olduğu için de mimarisi daima zengin olmuş. Bununla birlikte, bir dizi doğal felaket, 18. ve 19. yüzyıllarda Karlovy Vary’nin en parlak çağlarından önce var olan binaların çoğunu yok etmiş. Fakat kasaba günümüzde hala oldukça büyük ve pitoresk. Ayrıca, spa bölümü de açık ve kesinlikle görülmeye değer.

Kutna Hora, 1142 yılında ilk Bohemya manastırının kurulmasıyla tarihi bir yerleşim yeri olarak önem kazandı. 12. yüzyılda, bölgedeki dağlarda büyük bir gümüş yatağı keşfedildi ve bu durum kentin hızlı bir şekilde büyümesine neden oldu. Bu dönemde, kasaba Alman kontrolü altına geçti ve Gotik mimarinin etkileyici örnekleri inşa edildi.

Kutna Hora’da görülmesi gereken yerlerin başında, Gotik mimarinin şaheserlerinden biri olan Beş Nefli Katedral ile St. Barbara Kilisesi geliyor. Ayrıca, eski bir kraliyet sarayı ve darphane olan İtalyan Mahkemesi, çağdaş müze Stone Haus, ünlü Ossuary (kemik evi) ve iki Gotik kilise de ziyaret edilecek önemli yapılar arasında yer alıyor. Şehir, tarihi ve mimari zenginliğiyle dikkat çekiyor.

Cesky Krumlov, büyük bir “Bohem Şatosu” olan bir şehir, Krumlov bölgesinde bulunuyor. Bölge 13. yüzyılın sonlarında, ticaret kölesi olarak Bohemyalılar tarafından sahiplenilince yaratılmış. Kentin görünüşü 18. yüzyıldan beri oldukça az değişmiş ve binalar iyi muhafaza edilmiş. Bir Ortaçağ kentinin görünümünü ve hissini veren bu kale şehri, çatlak Arnavut kaldırımlı sokakları ve parlak renkli sıva cepheleri Cesky Krumlov’u güzel ve eşsiz kılıyor.

Vltava Nehri’nin bu mücevheri 1100 yıldır kültürel olarak büyük ve önemli. Prag, Bohemya’nın ve Roma İmparatorluğunun başkenti olmuş ve hem Gotik hem de Rönesans döneminde gelişmiş. Çek Cumhuriyeti’nin halen en büyük kenti ve en zengin kültürlerden biri ve çeşitli yüzyıllardan kalma mimari ve sanatsal önemi var.

Prag, bin yıllık mimarinin zengin dokusuna iyi bir bakışla, en çok ziyaret edilen ilk on Avrupa kentinden biri. En çok aranan yerler arasında kaleler ve katedraller, pitoresk Charles Köprüsü gibi mimari eserler yer alıyor. Kafka âşıkları Kafka’nın evini ve gömüldüğü mezarlığı görebilir. Daha modern sanatseverler Dev Metronom’u veya Fred ve Ginger Dans Evi’ni ziyaret edebilir.

Karl Köprüsü (Charles Köprüsü), 1357 yılında Prag’da inşa edildi ve günümüzde şehrin sembol yapısı halinde geldi. Prag Kalesi, Mala Strana ve Stare Mesto’yu birbirine bağlayan Karl Köprüsü, Judith Köprüsü yerine inşa edildi. 516 metre uzunluğu ve 13 metre yüksekliğiyle Vltava Nehri üzerinde yer alan köprü, şehrin en popüler turistik yapılarından biri.

Prag Kalesi içerisinde yer alan ünlü Aziz Vitus Katedrali, Prag’da saray kilisesi olarak inşa edilmiş ünlü bir katedral. 1344 yılında inşa edilen ve Prag kral ve kraliçelerinin taç giyme yeri ve ebedi istiratgahı olarak kullanılan bu ibadethane, Hz. Meryem’in tasvir edildiği vitrayları ve göz alıcı süslemeleriyle görenleri büyülüyor.

Kampa Adası, Prag Vltava Nehri’nin Şeytan Deresi kolunun oluşturduğu bir ada. Şeytan Deresi olarak da bilinen ve bu adı Malta Meydanı’nda yaşamış şeytani yaradılışlı olduğuna inanılan bir kadından alan ada, çevresinde yapılan kano turları nedeniyle Prag’ın Venediği olarak anılıyor.

Prag‘da yer alan ve 15. yüzyılda üzüm bağları ile ünlü olan Petrin Tepesi, 1825 yılında halka açık bir alan haline dönüştürüldü. Şehir manzarasını izlemek ve kafa dinleyip temiz hava almak için ideal bir yer olan Petrin Tepesi’nde görebileceğiniz yerler arasında 1891 yılında Eyfel Kulesi örnek alınarak yapılan Petrin Gözlem Kulesi, Strahov Manastırı ve eğlenceli Aynalar Labirenti gibi pek çok yer bulunuyor.

Adrspach-Teplice Kaya Şehri, Çekya’nın kuzeydoğusunda yer alan ve doğa harikası olarak kabul edilen büyüleyici bir kaya labirenti. Yüzyıllar boyunca doğal etkenlerle şekillenen devasa kaya sütunları ve dar geçitler, ziyaretçilerine adeta masalsı bir atmosfer sunuyor. Bölge, yürüyüş ve tırmanış rotalarıyla doğaseverler için bir cennet niteliği taşıyor. Prag’dan araba veya trenle yaklaşık 2,5 saatte ulaşılabilen bu etkileyici alan, Çekya seyahatinde mutlaka görülmesi gereken yerler arasında bulunuyor.

Bohemian Switzerland Ulusal Parkı, Çekya’nın kuzeybatısında yer alan ve doğal güzellikleriyle büyüleyen bir doğa harikası. Parkın en dikkat çekici özelliği, Avrupa’nın en büyük doğal kaya köprüsü olan Pravcicka brana. Bu etkileyici yapı, doğaseverler ve fotoğraf tutkunları için mutlaka görülmesi gereken bir yer. Kamenice Nehri boyunca düzenlenen bot turları, ziyaretçilere bölgenin huzur dolu atmosferini deneyimleme fırsatı sunuyor.

Trebon, Çekya’nın Güney Bohemya bölgesinde yer alan ve sakin atmosferiyle huzur dolu bir kaçış noktası sunan şirin bir kasaba. Tarihi balıkçılık gelenekleri ve gölleriyle ünlü olan Trebon, Avrupa’nın en büyük yapay gölü olan Svet Gölü’ne de ev sahipliği yapıyor. Kasabanın kalbinde yer alan Trebon Kalesi ve tarihi meydan, etkileyici Rönesans mimarisiyle dikkat çekiyor.

Pardubice, Çekya’nın doğusunda yer alan ve tarihi dokusuyla dikkat çeken bir şehir olarak biliniyor. Şehir, 13. yüzyıla uzanan geçmişi, Gotik ve Rönesans mimarisiyle bezenmiş sokaklarıyla ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunuyor. Pardubice Kalesi ve Yeşil Kapı (Zelena Brana), şehrin simge yapıları arasında yer alıyor. Ayrıca, geleneksel Çek zencefilli kurabiyeleri ile ünlü olan şehir, gastronomi meraklılarına da hitap ediyor. Prag’dan trenle kolayca ulaşılabilen Pardubice, tarih, kültür ve lezzet dolu bir Çekya deneyimi sunuyor.

Siz de Çekya uçak bileti fırsatlarına göz atarak bu tarihi ülkenin göz kamaştıran güzellikteki yapılarını ve zengin kültürel mirasını yakından görme fırsatı bulabilirsiniz.

NOT: Çekya vizesi hakkında detaylı bilgilere de Turna.com üzerinden ulaşabilirsiniz.

Otel Rezervasyonu

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here