Guillermo del Toro’nun 2025 yapımı Frankenstein filmi, 7 Kasım’da Netflix’te gösterime girdiği günden beri sinemaseverlerin dilinden düşmüyor. Hem atmosferi hem oyunculukları hem de del Toro’nun o karanlık masalsı yönetimi derken film bir anda sezonun en çok konuşulan yapımlarından biri haline geldi. Bir yandan Mary Shelley’nin klasik hikayesine bağlı kalıyor, bir yandan da del Toro’nun hayal gücüyle bambaşka bir evrene dönüşüyor. Biz de filmi bu kadar güçlü kılan şeylerden biri olan çekim mekanlarını biraz daha yakından inceleyelim dedik. Hangi sahne nerede çekilmiş, kamera arkasında neler yaşanmış… Hepsi yazımızda.
Frankenstein Filminin Konusu Ne?

Filmin hikayesi, Mary Shelley’nin 1818’de yazdığı o meşhur romana dayanıyor ama del Toro bu klasik metni oldukça katmanlı, duygusal ve yer yer ürkütücü bir şekilde yeniden yorumlamayı seçmiş. Hikayenin merkezinde bildiğiniz gibi Victor Frankenstein var: Bilimin sınırlarını zorlayan, ölü dokuyu canlandırmaya kafayı takmış genç bir bilim insanı. Del Toro’nun yorumunda Victor’un hırsı, yalnızlığı ve babasıyla olan o gergin ilişkisi çok daha fazla ön planda. Film boyunca Victor’u bir deli dahi olarak değil, içindeki boşlukla boğuşan kırılgan bir karakter olarak görüyorsunuz daha çok.
Öte yandan yaratık da alışıldık sinema klişesinin ötesine geçmiş. Jacob Elordi’nin canlandırdığı yaratık, hem fiziksel hem psikolojik olarak büyük bir dönüşüm yaşıyor ve filmin duygusal ağırlığını neredeyse tek başına taşıyor. Oscar Isaac’in Victor’u ve Mia Goth’un Elizabeth’iyle birlikte üçlü, filmin ruhunu oluşturan dramatik dengeyi kuruyor. Del Toro’nun yönetmenliği, dev prodüksiyon tasarımı, titiz makyaj çalışmaları ve gotik atmosferin tüm ağırlığını hissettiren sahne ışıklandırması birleşince ortaya gerçekten iz bırakıcı bir iş çıkmış.
Eğlenceli bir bilgi olarak da Jacob Elordi’nin yapımı saatler süren muhteşem makyajının aşamalarını buradan izleyebilirsiniz. 😄
Frankenstein Filminin Çekim Yerleri
Del Toro ve ekibi, romanın atmosferine uygun bir dünya kurmak için Kanada’nın soğuk kıyılarından İskoçya’nın taş sokaklarına kadar geniş bir alanı kullanmış. Filmde gördüğünüz her mekan, karakterlerin ruh halini yansıtan bir parça gibi çalışıyor. Şimdi, filmin en unutulmaz sahnelerinin nerelerde çekildiğine bakalım.
Toronto / Kanada
Frankenstein, henüz ilk saniyelerinden sizi kasvetli bir soğukla karşılıyor. Buzullar arasına sıkışmış, terk edilmiş gemi görüntüsü aslında Toronto’da kurulan geniş bir setin ürünü. Prodüksiyon ekibi burada dev buz blokları, duman makineleri, su tankları ve soğuk ışık efektleri kullanarak kutup belgesellerini aratmayan bir atmosfer yaratmış. O ağır, metalik gemi gıcırtıları, rüzgar sesi ve nefesle buğulanan hava bile gerçekmiş gibi hissettiriyor. Toronto’nun büyük stüdyo altyapısı da bu dev prodüksiyonun en büyük destekçisi olmuş.
Royal Mile, Edinburgh / Birleşik Krallık

Del Toro’nun gotik tarzının kendini en belirgin hissettirdiği bölümlerden biri Royal Mile’da çekilen sahneler. Tüm o taş işçilik, dar sokaklar ve yağmurlu atmosfer filme öyle güzel oturmuş ki, neredeyse sokaklar da filmde bir karakter gibi davranıyor.
Victor’un ceset bulmak için katıldığı o rahatsız edici darağacı sahnesi, Royal Mile’ın alt bölümünde çekiliyor. Sokak neredeyse tamamen 1800’lerin karanlık Edinburgh’una dönüştürülmüş. Ardından Harlander ile birlikte yürüdükleri ve yağmurla çamurla birbirine karışan kanların göründüğü sokak sahnesi de yine burada çekilmiş. Del Toro’nun kirli gotik estetiğini en net görebileceğiniz anlar tam da bu kısımlar.
Aberdeen, İskoçya / Birleşik Krallık
Genç Victor’un babası tarafından azarlandığı dramatik kütüphane sahnesi, Aberdeenshire’daki Dunecht House’ta çekilmiş. Mekanın orijinal hali aslında filmde gördüğünüz kadar gotik değilmiş; set ekibi günlerce büyük bir yenileme çalışması yapmış. Raflar yeniden düzenlenmiş, tavan süslemeleri eklenmiş, perdeler ve mobilyalar değişmiş.
Ortaya çıkan sonuç ise hem şaşaalı hem kasvetli bir kütüphane olmuş. Victor’un karakter gelişiminde önemli bir yeri olan bu sahne, atmosferi sayesinde izleyiciyi hızlıca içine çekiyor. Dunecht House, hikayenin duygusal tonuna ciddi bir katkı sağlıyor.
Glasgow Katedrali, İskoçya / Birleşik Krallık

Elizabeth’i gizlice takip eden Victor’un sahnesini hatırlarsınız. İşte o sahne Glasgow Katedralinin içinde ve çevresinde çekildi. Katedralin gotik mimarisi del Toro’nun hikayesine o kadar uyuyor ki, neredeyse film için özel olarak inşa edilmiş hissi veriyor.
Victor’un karanlık koridorlardan geçip kabine doğru ilerlediği sahnede taş duvarların soğuğu, yüksek tavanların ağırlığı ve mekanın doğal loşluğu karakterlerin psikolojik gerilimini daha da artırıyor. Del Toro böyle mekanları öyle ustalıkla kullanıyor ki, oyuncular kadar yapılar da sahnenin duygusunu taşıyor.
Doğu Lothian, İskoçya / Birleşik Krallık

Victor’un gençliğini gördüğümüz sahnelerde karşımıza çıkan taş duvarlı, Frankenstein ailesinin dev kır evi ve geniş bahçeler Doğu Lothian’daki Gosford House. Malikanenin dış kısmı filmde neredeyse doğrudan kullanılmış; sadece küçük dekor eklemeleri yapılmış.
Genç Victor’un bahçede dolaştığı ya da ailecek yemek yedikleri karelerde Gosford’un etkileyici mimarisini açıkça fark ediyorsunuz. Bu taş yapı hem aristokratik bir hava taşıyor hem de aile içindeki o soğuk mesafeyi çok iyi yansıtıyor.
Rockwood Koruma Alanı, Ontario / Kanada
Yaratığın laboratuvardan kaçıp denizden dışarı tırmandığı o ikonik an, aslında iki farklı yerde çekilmiş bir sahnenin birleşimi. Denize çıkış kısmı İskoçya kıyılarında çekilirken, yaratığın kendini bulduğu ormanlık alan Kanada’daki Rockwood Koruma Alanı (Rockwood Conservation Area).
Rockwood’un kıvrımlı kayalıkları, kökleri dışarı taşmış ağaçları ve doğal ışığı, del Toro’nun gerçek bir orman kullanma isteğini fazlasıyla karşılamış. Yaratığın doğa ile ilk temas ettiği bu sahnelerde ormanın hem ürkütücü hem huzurlu tarafını görüyorsunuz. O karmaşık duyguyu verebilmek için gerçek bir orman şartmış ve Rockwood da tam aranan yer olmuş.
Siz de sıkı bir film/dizi takipçisiyseniz ve Frankenstein gibi yapımların çekildiği yerlere ilgi duyuyorsanız, Turna her zaman yanınızda. Dünyanın dört bir yanındaki film setlerini ziyaret etmek için atmanız gereken ilk adım uçak bileti almak. Gerisi de film gibi bir macera!

